Kadının Sorumluluğu


Cennetlik ve cehennemlikler hakkında bir çok hadis rivayeti bulunur. Bunlardan cehennemlikler hakkındaki rivayetlerde kadının özel bir yeri vardır. Kadının sadece kadınlığına vurgu yapan rivayetlerdir bunlar. Bir çoğunun özeti olarak, cehennemliklerin ekseriyetinin kadınlar olduğunu görürüz. Bu rivayetlerin bu şekliyle Hz. Peygamber’in (s.a.s.) mübarek ağzından çıktığına inanmıyorum. Bu tabloyu, kadının hor görüldüğü, aşağılandığı insanlık tarihiyle birlikte okumalıyız. Bugün olduğu gibi, tarihin her noktasında kadınları hor gören erkekler olmuştur. Ve bu erkekler,  başka bir sebeple değil, kendileri erkek onlar kadın oldukları için kadınları hor görmüşlerdir.

Şüphe götürmeyen bir gerçektir ki kadın, doğası itibariyle erkeğe nispetle zayıf bir varlıktır. Buradaki zayıflıktan kastım daha hassas, daha narin ve daha kırılgan olmaktır; tıpkı yeni filizlenen bir yaprak gibi. Ama kadının bu zayıflığı kesinlikle onun hakir görülmesine sebep ya da bahane olamaz. Aksine rikkat ve dikkat ister, kadına yaklaşmak. Kadın ve erkeğin doğasına yabancı olmayan İslam düşüncesinde bu rekâketi bulabileceğimize inanıyorum. “Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: namaz, güzel koku ve kadın.” diyen bir Peygamber’den aksi istikamette bir sözün vârid olması düşünülebilir mi?

Konuyu örneklendirmek için yine cehennemliklerle ilgili bir rivayete bakalım. Hz. Peygamber’den meâlen şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: “Cehenneme giden bir kadın, beraberinde yedi erkeği de cehenneme götürür.” Bu hadis de, ilk bakışta kadın karşıtı bir mesaj veriyormuş gibi geliyor. Ancak farklı bir okuma tarzı mümkün. Kadının cehenneme gitmesini bir kusur işlemesi olarak okuyabiliriz. Zira cehenneme giden yol günahtan geçer. Hadise göre kadın bir günah işleyip de bu sebeple cehenneme düşüyorsa, kadının günah işlemesinden sorumlu yedi erkek de cehenneme düşer. Dolayısıyla kadının hata yapmasından, kusur işlemesinden ilk planda erkek sorumlu, hem de bir değil birden fazla erkek. Bu durumda nerede hatalı bir kadın görsek, mutlaka arkasındaki hatalı erkeği de görmek düşüyor bizlere. Nerede düşmüş, garip kalmış bir kadın görsek onu düşüren erkeği de görmeliyiz. Erkek hata işlemeseydi, kadın da işlemezdi; erkek düşmeseydi, kadın da düşmezdi.

Elbette herkesin sorumluluğu kendine göredir. Kadının da bir sorumluluğu vardır,  her insan gibi. Ama itikadımdır, erkeğin sorumluluğu kadından fazladır. İnsana verilen her fırsat sorumluluğu artırdığına göre, kadından farklı olarak erkeğe, erkeğin doğasına verilen özellikler de erkeğin sorumluluğunu artırır. Erkek koruyup kollayan, kadın ise korunup kollanandır (bkz. Nisâ/34).

Sürüye bir şey olsa sorumlu çoban; gülün dalı kırılsa sorumlu bahçıvandır. Bununla birlikte gülün de bahçıvanın da aşamadığı bir nokta var. Gül bahçıvana, bahçıvan güle muhtaç. Hiç birisinin diğerine üstünlüğü yok. Hepimiz insanlar içinde bir insanız sadece! Yüzler farklı, kader ise aynı…

■ Bu konu ile ilgili diger bir yazi icin: İnsanın Sorumluluğu- Peyman Ünügür


∗ Hadi Ensar CEYLAN



Kadının Sorumluluğu” üzerine 16 yorum

    1. “Odun” olan ve dolayısıyla “yontulması gereken”, “er”kek değil, erkeği ve kadınıyla bütüüün efrâd-ı beşerin [Peygamberân’ın bundan “hilkaten sâlim” olması muhtemeldir] bünyesinde sâbit bulunan “nefs” ve “tabîat”tır ki, kadîm Metafizik ve İlm’ün-Nefs’te “dişilik” ve “dişillik”le sembolize edilir…

      Niye acabâ?…

      “Cehennem ehlinin çoğunluğunu kadınların oluşturduğu”ndan bahseden Sahîh Hadîs-i Şerîf’e, nâ-hak yere îtirazda bulunan bil-cümle “hissiyyûn”u -idrâk ve irfân “potansiyel”lerini küçümsemeyi aklımdan bile geçirmediğim “kadın-insan”lar da dâhil-; “akl”ın ve “rûh”un niçin “er/il”, buna mukabil “nefs-i hevvâs”ın niçin “dişi/l” olduğu üzerinde düşünmeye çağırıyorum… (Böyle söylemekle “boş” konuşmuş olmadım elbette; ama acabâ, “boşuna” mı konuştum?…)

      Demek ki: “Dişi kişi”ler de, pek âlâ “adam” olabileceği gibi, “nefsine mağlûb” ve “hevâsına kul” olan istisnâsız her…

      Ayrıca, “cehenneme gitme eğilim ve ihtimâlinin baskınlığı”, hür irâdeyi iptâl etmez ki, sâdece çok zorlar; ve Cenâb-ı Kerîm ü Şekûr’un Vaadi gereği, -kadın veyâ erkek hiç farketmez- her kim daha çetin zorluklara -gerekirse bir ömür- sabretmeyi “nefs”ine yedirirse, daha âlî derecelere nâil olacaktır… Kadınların takvâsı, sâlih amel(ler)i, hayr ü hasenâtı, “niyet”lerinin kuvvetine hiç bakılmaksızın, “sırf ‘fizîken’ kadın oldukları için” 0.25′le; buna mukâbil, erkeklerin takvâsı, sâlih amel(ler)i, hayr ü hasenâtı, “niyet”lerinin kuvvetine hiç bakılmaksızın, “sırf ‘fizîken’ erkek oldukları için” 250′yle çarpılacak filân değildir yâni…

      “Sâlim bir zihne, fikrî bir nâmûsa ve ilmî bir ciddiyete sâhip oldukları ve sâdık kalacakları” yönündeki hüsn-i “zann”ımı muhâfaza etmekte ısrarlı olduğum kardeşler, -pek de tanımadıkları anlaşılan- İlm-i Hadîs’i hafife mi alıyorlar ne… “Recmen bil-gayb” kötü olduğu gibi, “İslâm’da ‘recm’ yoktur” demek de kötüdür…

      1. bu arada diğer rivayet ile ilgili ne düşünüyorsun ömer abi? ondan hiç bahsetmemişsin. sence 1 kadına 7 erkek denklemini nasıl anlamalı?

    2. boşuna konuşmadığın kesin ömer abi. yazıyı aklımla değil hislerimle yazdığımı anladım. hadis konusunda fazla okumalarım olmadığı kesin. ama daha da kötüsü recmen bi’l-gayb’da bulunmak. ne yalan söyleyeyim, çok iyi tespit etmişsin. ben hadisin zahirinde kalmışım. aslında benim de üzerinde durmak istediğim şey erkeğin ve kadının kadîm metafizik ve ilmü’n-nefsteki yeriyle ilgiliydi. ama gel gör ki bir çuval inciri berbat ettik. neyse, bu yazıyı yazmasaydım, bazı şeylerin farkına varamazdım. yazdıklarınla hakikate dokunmuşsun ömer abi sağol…

  1. Herkesin yaratilisi geregi konumu farklidir ve bunu kabul etmemek fitrata aykiri oldugundan abes iliskiler meydana geliyor. Erkekle kadini esitlemis (guya adalet saglamis) bir toplumda yasiyorum su an ve burada kadinlar kadinliktan, erkekler erkeklikten cikmis. Islam’in getirdigi bu muhtesem bakis acisini iyi degerlendirmek lazim. Tesekkurler Hadi, hatirlattigin icin.

  2. nasıl hayvan kendinden güçsüz olana baskı kurabiliyorsa erkek de insanlıktan uzaklaştıkça aynısını kadına ve çocuğa yapabiliyor maalesef. evet sorumluluk kişilerin doğalarına göredir ve bütün yaşanan kötülüklerin asıl sorumlusu erkektir. tabi bu erkekleri yetiştiren kadınların da belli bir sorumluluğu vardır ama şu ana kadar gördüğüm ve okuduğum kadarıyla karakteri bozuk tiplerin anneleri genelde yasin’in de dediği gibi ‘erkekleşmiş anneler’ oluyor. yani yine sorun dönüp dolaşıp erkeğin dünyada neyle varolmaya çalıştığına geliyor. para mı güç mü sahip olmak mı yoksa hayat, merhamet, bilgelik ve aşık bir kalp ve vicdan mı.. bence de ikinci durum olabildiğinde bahçıvan da mutlu olacaktır gül de. aksi duruma zaten hergün şahit oluyoruz. o yüzden farklı bir konuya değinmiş olacağım ama bu ülkeye barış geldiğinde bu türkiye’nin anneleri sayesinde gelecektir.
    yazın bence de islam’ın kadın anlayışına gayet iyi uymuş. Allah böyle bi anlayışı bütün müslüman ve diğer dünya erkeklerine nasip etsin:) teşekkürler bu güzel yazı için:)

  3. gerçek mü’min ve mü’mineler olup hizmet ehli fidanlar yetiştrme duasıyla!Allah ebeden razı olsun…

  4. Erkek egemen anlayışın bir takım aslı astarı olmayan rivayetlerle dine sızması sonucu İslam medeniyetinde kadının haketmediği şekilde arka planda kaldığını düşünenlerdenim.
    Bu yüzden yazının, bahsettiğim ‘sızıntı’ rivayetlere itibar etmeyen bir anlayışı yansıtıyor olması, her ne kadar bu anlayış genele teşmil edilemese de- umut verici.
    Sorumluluğa öncelikle ‘kulluk’ noktasında yaklaşılırsa erkek ve kadının sorumluluklarının tanımlanmasında daha sağlıklı sonuçlara ulaşabileceğimize inanıyorum.

    selamlar..

  5. yazıda naklettiğim rivayetin niteliği konusunda pek iyi şeyler söylenemeyeceği aşikar. bir hadisçi olarak zaten bunu vurguluyorsun, peyman. ben de bakabildiğim kaynaklarda henüz bu rivayeti görmedim; ama işittiğimi biliyorum. hadisi naklederken; uydurma bile olsa bir rivayeti İslam düşücesinde nereye yerleştirebiliriz endişesiyle naklettim. öte yandan sorumluluk konusunda “kulluk”un önemli; ama yeterli olmadığını düşünüyorum. var olan her ne varsa Allah’a boyun eğmiştir “zâten”. sorumluluk ise “kulluk”tan bir adım sonra başlıyor. ve herkesin sorumluluğu farklıdır bana göre. sadece erkek ile kadın arasında da değil; erkek ile erkek; kadın ile kadın arasında da farklı farklı… yazıda daha ziyade fesefî ve psikolojik bağlamda kadının sorumluluğu meselesine değinmek istedim. aslında burada anahtar kavram “doğa”. erkeğin ve kadının doğası…

  6. Özafşar hocanın “Hadis Tarihinde Kadın Gerçeği Üzerine” adlı makalesinde dile getirdiği gibi ilk asırlarda erkeklerle birlikte camileri dolduran, ilim meclislerinde dersler düzenleyip, önemli birçok alimin icazet aldığı( bunu bizzat kitaplarında belirtmişlerdir) hatta hadis için seyahat eden hanımlar mevcutken, birtakım asılsız rivayetlerin İslam anlayışına sirayet etmesiyle hanımlara büyük ölçüde ilmi ve sosyal hayattan el-etek çektirilmiştir. (tabi el-etek çekmeyi kabul eden kadınların bundaki payını da unutmamak gerek) Bu tür rivayetler senin de ifade ettiğin gibi -sıhhat durumu gerekli süzgeçlerden geçirilip ortaya koyulduktan sonra tabi- uydurma bile olsa hadis-kültür ilişkisi bağlamında, İslam düşüncesinde gerektiği şekilde muhafaza edilmelidir
    İslamın kadına bakışının layıkıyla ortaya çıkarılabilmesi için böyle bir çaba oldukça gereklidir.
    Kulluk konusuna gelince..
    Ben kulluğun sürekli bir bilinç halini gerektiren dolayısıyla her an yenilenen bir sorumluluk olduğuna inanıyorum. İnsan bu sürekli bilinç halini sağlayabildiği zaman, kadın ve erkek doğasına ait fıtri sorumlulukların İlahi İradeye daha uygun bir şekilde tezahür edeceğini düşünüyorum naçizane. Yani kastım erkek ve kadının doğasına yönelik sorumluluğun her ‘an’ yenilenen bir sorumluk olduğuna inandığım ‘kulluk’ üzerine bina edilmesidir.
    Bu konuda çokça konuşulması gerektiği aşikar..
    Paylaşım için teşekkürler..

  7. Yasin: Hadicim biliyorsun YineDergiyi diriltiyoruz. Uzun zamandır yazı eklenmemişti. Üzerindeki ölü toprağını serpmek ve tekrar dikkatleri çekmek için iyi bir giriş yapmamız gerekiyor.

    Hadi: Yasin ne demek istiyorsun, açık konuş biraz..

    Yasin: Hadicim, şimdi senden bir yazı bekliyorum ama iyi reyting alabileceğimiz bir yazı olsun; hatta yazı hiç önemli değil, şöyle afilli bir başlık olsun yeter.

    Hadi: Abi hiç kusura bakma, ben reyting için filan yazamam, ne düşünürsem, ne gelmişse o sadır olur.

    Yasin: Ya tamam, sen sadece yazıyı yaz, ben başlığı uydururum, o kadarı da yeter.. bizim buralarda işler böyle dönüyor, Vaha’yı çıkarttığımız zamanlarda ne safmışız yahu.Hımm… Hah, mesela aşk veya kadın hakkında yazarsın, her zaman tutar.. “Anything goes” yani Hadicim.

    Hadi: Tamam, bir bakalım, zihnimde birşeyler vardı zaten..

  8. bu hadıs kendı içinde zaten çelişkilidir çünkü her kadın beraberınde yedı erkek götürecekse cehennemde kadınlar değil erkekler fazla olmuş olur…….1 kadın 7 erkek..2 kadın 14 erkek 🙂 (NECM
    39. İnsan için ancak çalıştığı vardır.

    40. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir.

    41. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.

    42. Şüphesiz en son varış Rabbinedir. ) ayrıca bu ayete her kes insanlık paydasında eşittir herkes kendi çalışacak ve kendi çelıştığının karşılığını görecektır……..

  9. daha liberal olması için değil ancak, daha reel olması için “kulluk” kavramını da kapsayan “doğa” kavramından bakılmasının gerektiğini düşünüyorum.

  10. kendi kadını üzerinden dindarlık yapmak kadim bir insafsızlık.
    radyolarda televizyonlarda nice vaazlarda o rivayetler o kadar düşüncesizlikle kullanılıyor ki.
    neye mal olacağı düşünülmeksizin, umarsızca ya da iyilik yapıldığı zannıyla keyiflice…
    öylelerini gördükçe kierkegaardın tasvir ettiği ibrahimi anlatan papaz gözüme geliyor.
    cehnneme odun olasıca vaiz diye haykırasım geliyor. hatta o rivayetlerden biri yıllardır kulaklarımda çınlar.
    ‘kocasından izinsiz çarşıya çıkan kadına evine dönene kadar melekler lanet eder. der. der. der…

Bilal Değirmenci için bir cevap yazın Cevabı iptal et